Etiket arşivi: Etki

Benlik Saygısı Çocukluk Döneminde Nasıl Etkilenir?

Çocuklar kendini 2 yaş civarında başkalarından ayırt etme farkındalığına ulaştığında benlik kavramı ilk kez bu dönemde gelişmeye başlar. 20 yaşlarına gelindiğinde iyice belirginleşmeye başlar, bireyin yaşamı süresince de her zaman gelişemeye devam eder. Benlik saygısı gelişimi özellikle erken çocukluk döneminde anne babanın tutumlarına bağlı olarak gelişim gösterir ve benlik saygısının temelleri atılan bu dönemden başlayarak yaşamın ilerleyen yıllarında bu kavramın yerleştiği görülür. Bu yüzden erken çocukluk döneminde anne babanın tutumu son derece önemlidir. Özellikle anne babanın çocuğunu her koşulda kabul etmesi, olumlu davranışlarına yönelik davranışlarını mutlaka övgü ile karşılık vermesi, çocuğuna değer vermesi, önemsemesi, güçlü yönlerini ortaya çıkarması benlik saygısını geliştirir.

Doyumlu bir yaşam benlik saygısı ile yakından ilişkilidir. Benlik saygıyı bireyi olumlu yönde motive eden önemli bir güdüleyici etkendir. Benlik saygısı yüksek kişiler içsel sorunlarını aşarak başarıya ulaşmada büyük şansa sahip olurlar. Hayatımızı ve yaşam kalitemizi etkileyen birçok faktör vardır. Bu faktörler birçok şeyden ötürü kaynaklanabilir. Özellikle iş hayatımızda karşılaştığımızstres, akademik hedefler ve daha birçok şey bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Ancak bunların hiçbiri, hayatımız üzerinde benlik saygısı kadar derin bir etkiye sahip değildir. Çünkü kendimizle olan gerçek ilişkimiz, diğer olaylarda nasıl davranacağımızı ve nelere izin vereceğimizi belirler. Kendiniz, özellikleriniz ve yetenekleriniz hakkında sahip olduğunuz algı biçimi benlik saygısı olarak adlandırılır. Aşağıda, çocukluk döneminizde benlik saygınızı etkileyebilecek 4 durumu bulabilirsiniz:

  1. Büyürken Yaşadığınız Olumsuz Fiziksel Çevre

Muhtemelen en belirgin etki birincil çevrenizden kaynaklıdır. Eğer çocukluk döneminizin büyük bir kısmını çatışma, savaş, doğal felaketler ya da istismara uğrayarak geçirdiyseniz veya ani ebeveyn kayıpları gibi travmatik olaylar yaşasaydınız öz-değeriniz olumsuz etkilenecektir. İstismara uğramış bir çocuk, hatası olmasa dahi yaşananlardan dolayı kendini suçlamaya meyillidir. Ebeveynlerimize herkesten daha fazla güveniriz. Çocukken onları her gün görür ve yakın bir ilişki kurarız. Bize sonsuz sevgilerini ve koşullarını sunarlar. Çocukken ebeveynlerimizin bize zarar vereceğini düşünmeyiz, dolayısıyla bir şeyler yanlış gittiğinde bunun bizim hatamız olduğunu düşünürüz. Bu hisler yetişkinliğe kadar bilinçsiz seviyede devam eder ve kendimizi nasıl algıladığımızı etkiler.

  1. Ebeveynlerimizden Birinin ya da Her İkisinin Kendilerini Sevmemesi

Çocuklar ebeveynlerinin yaptığı ya da söylediği şeyleri kopyalayarak öğrenir. Bazıları mutfakta annelerinin yaptığı gibi yemek yapar, diğerleri ebeveynlerinin dikkatini çekmek için onlardan öğrendiği küfürlü kelimeleri söylerler. Çocukken zihinlerimiz, ebeveynlerimizin öğrenmemizi istediği bir şey olsun ya da olmasın beş duyumuzla anlayabileceğimiz her şeyi emmeye hazır verimli topraklar gibidir. Bununla birlikte en önemli şey ebeveynlerimizin eylemleri ya da kelimeleri değildir. Çocuklar ebeveynlerinin duygularına karşı hassastırlar. Ebeveynler duygularını saklayıp mutluymuş gibi yapsalar bile, çocuklar bunu algılayabilirler. Ebeveynleri onlara kendilerinin yapmadığı bir şeyi öğretmeye çalıştıklarında bunu fark edebilirler. Eğer kendisiyle sorunu olan bir ebeveyniniz varsa, onların davranışlarını nasıl taklit edebileceğinizi fark edebilir misiniz? Ebeveynlerimiz bizim ilk rol modelimizdir ve bize koşulsuz sevgilerini sunmak için ellerinden geleni yapsalar bile, eğer kendilerini sevmiyorlarsa bir parçamız onların acısını paylaşmak isteyecektir. Ebeveynlerimizi kendilerini ya da birbirlerini eleştirirken gözlemlediğimizde, bunu “uygun” bir davranış olarak kabul eder ve aynısını kendimize yaparız.

  1. Ebeveynlerin Fiziksel ve Duygusal Anlamda Yokluğu

Bazı ebeveynler fiziksel anlamda hiçbir zaman ortada olmaz. Çocukluğunuzda ebeveynlerinizin her ikisi de yoğun çalışıyorsa size aile büyüklerinden biri bakıyordu. Çocukken ihmal edildiğimizi hissetmiş olabiliriz çünkü ebeveynlerimizin çalışmak ve geçimimizi sağlamak zorunda olduğunu anlamayabiliriz. Fakat genellikle daha yıpratıcı olan ebeveynlerin duygusal yokluğudur. Çocuklukta en çok özene ve dikkate ihtiyaç duyarız. Ebeveynlerimiz, onların sevgisine en çok ihtiyaç duyduğumuz anda yanımızda olmadıklarında önemsiz olduğumuzu ve sevilmediğimizi hissederiz. Ne yazık ki bu duygular yetişkin olduğumuzda da bizimle var olmaya devam eder.

  1. Ebeveynlerimizin Beklentileri

Örneğin ebeveynlerinizin güzel görünmeniz için belirli tarzda giyinmeniz konusunda ısrar etmesi ya da sizi diğer çocuklarla kıyaslayarak kendinizi işe yaramaz hissetmenize sebep olabilir. Ayrıca bazı ebeveynler, söz konusu öğretmek olunca pek sabırlı değildirler. Birkaç kez tekrar ettikten sonra çocukları yine de anlamazsa kolay bir şekilde öfkelenebilir ya da hızlca size öğretmekten vazgeçip bu konuda iyi olmadığınızı düşünebilirler. Bu şekilde ifade etmeseler bile mantıksız beklentileri, sanki onlar için yeterince iyi değilmişsiniz gibi kendinizi yetersiz hissetmenize sebep olabilir. Bazı çocuklar için ebeveynlerini memnun etmek ve onların beklentilerini karşılamak en önemli şeydir. Eğer ebeveynlerini memnun edemezlerse ebeveynlerini hayal kırıklığına uğrattıkları için kendilerini suçlarlar.

Yaz Aylarında Uykusuzluk Psikolojik Etkiler Yaratabilir

Yaz Aylarında Uykusuzluğun Psikolojik Etkileri ve Çözüm Yolları

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte hava sıcaklıkları artar, günler uzar ve birçok kişi tatil planları yapar. Ancak, bu mevsimsel değişiklikler, uyku düzeninde önemli bozulmalara yol açabilir. Sıcak havalar, nem oranının yükselmesi ve gün ışığının daha uzun süre devam etmesi, uyku kalitesini olumsuz etkileyebilir. Pek çok insan, yaz aylarında uykuya dalmakta veya uykusunu sürdürmekte zorluk çekebilir. Bu durum, sadece fiziksel yorgunlukla sonuçlanmaz, aynı zamanda psikolojik sağlığı da derinden etkileyebilir.

Uyku, genel sağlık ve iyilik hali için hayati öneme sahiptir. Yetersiz uyku, vücudun dinlenmesini ve kendini yenilemesini engeller, bu da hem fiziksel hem de zihinsel performansı düşürür. Yaz aylarında yaşanan uykusuzluk, günlük yaşamın stresini artırabilir ve duygusal dengenin bozulmasına yol açabilir. Özellikle sıcak havaların getirdiği rahatsızlık, gece boyunca sürekli uyanmalara ve huzursuz bir uykuya neden olabilir. Bunun sonucunda, birçok kişi yaz mevsiminde daha gergin, huzursuz ve duygusal olarak dengesiz hissedebilir.

Yaz aylarında uyku sorunları yaşayan bireyler, bu durumun psikolojik etkilerini daha yoğun hissedebilirler. Sinirlilik, konsantrasyon güçlüğü, anksiyete ve depresyon gibi sorunlar, uykusuzluğun yaygın sonuçları arasında yer alır. Bu makalede, yaz aylarında uykusuzluğun psikolojik etkilerini ve bu sorunla başa çıkmak için uygulanabilecek basit ve etkili yöntemleri ele alacağız.

Artan Stres ve Anksiyete

Sıcak havalar nedeniyle uyuyamamak, stres ve anksiyete seviyelerini artırabilir. Yeterince dinlenememek, gün içinde daha gergin ve endişeli hissetmeye neden olabilir. Uykusuzluk, kişinin günlük stresle başa çıkma yeteneğini zayıflatabilir ve bu da genel ruh hali üzerinde olumsuz etki yaratabilir.

Duygu Durumunda Dalgalanmalar

Uykusuzluk, duygu durumunda dalgalanmalara neden olabilir. Sinirlilik, huzursuzluk ve depresif hisler, yeterince uyuyamayan bireylerde daha yaygın görülür. Bu durum, kişisel ilişkiler ve iş performansı üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir.

Konsantrasyon ve Bellek Sorunları

Yetersiz uyku, bilişsel işlevleri olumsuz etkiler. Konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık ve öğrenme zorlukları, uyku eksikliğinin yaygın belirtileridir. Yaz aylarında, özellikle iş ve okul performansında düşüş yaşanabilir.

Enerji Düşüklüğü ve Motivasyon Eksikliği

Yaz aylarında uykusuzluk, enerji seviyelerini düşürür ve günlük aktiviteler için motivasyonu azaltabilir. Bu durum, kişilerin sosyal hayatta ve iş hayatında performanslarını olumsuz etkileyebilir.

Artan Duyarlılık ve Sosyal Çekilme

Uykusuzluk, duygusal duyarlılığı artırabilir ve sosyal etkileşimlerde zorlanmaya neden olabilir. Bu durum, sosyal izolasyona ve yalnızlık hissine yol açabilir, bu da genel ruh hali üzerinde negatif bir etki yaratabilir.

Uykusuzlukla Baş Etmek İçin Öneriler

Yaz aylarında uykusuzlukla başa çıkmak için bazı basit ama etkili öneriler:

  1. Serin Bir Uyku Ortamı Yaratın: Uyku alanınızı serin tutmak için fan veya klima kullanabilirsiniz. Hafif ve nefes alabilen yatak takımları tercih edin.

  2. Düzenli Uyku Programı Oluşturun: Her gün aynı saatte yatıp kalkmaya özen gösterin. Bu, vücudunuzun biyolojik saatini düzenler ve daha kolay uykuya dalmanızı sağlar.

  3. Rahatlama Teknikleri Kullanın: Uykuya geçmeden önce meditasyon, derin nefes alma veya hafif yoga gibi rahatlama tekniklerini deneyin.

  4. Kafein ve Ağır Yemeklerden Kaçının: Yatmadan birkaç saat önce kafeinli içecekler ve ağır yemeklerden kaçının. Bunlar, uykuya dalmayı zorlaştırabilir.

  5. Gün Işığından Faydalanın: Gündüz saatlerinde yeterince gün ışığı almak, vücudunuzun doğal uyku-uyanıklık döngüsünü düzenlemeye yardımcı olur.

Yaz aylarında uykusuzluk sorunuyla karşılaşanlar için bu basit öneriler, uyku kalitesini artırabilir ve psikolojik sağlığı destekleyebilir. Unutmayın, kaliteli bir uyku, genel yaşam kalitenizi artırır ve yaz aylarının keyfini daha fazla çıkarmanıza yardımcı olur.

Proust Etkisi Nedir?

Proust Etkisi, geçmişten hafızamızda kalan bir duyusal uyarıcıya maruz kalındığında geçmişteki anıların canlanmasıdır. Canlanan bu anılar genellikle bizle yakından ilgili, tanıdık ve uyandırıcıdır.Bu etki beş duyumuzda da gözlemlenebilse de özellikle koku duyusu bir noktada farklılaşır. Duyulan kokuların talamustan sonraki durağı koku merkezi yani koku soğancığıdır. Farklılaşma da tam bu sebepten kaynaklanır çünkü bu bölgede uzun süreli hafıza merkezi olarak da bilinen hipotalamusla doğrudan bir bağlantı bulunmaktadır. Bir koku duyulduğunda doğruca hafıza merkezimiz uyarılıyor ve alınan bu kokuyla ilgili tüm anılar bir anda serbest kalıyor diyebiliriz. Aslında, yoldan geçen bir kişiden duyduğumuz parfüm kokusu, hafıza merkezini ziyaret ediyor ve bu kokuyla ilişkili hafıza merkezindeki tüm anılar bir anda gün yüzüne çıkıyor. Bu parfüm kokusunu geçmişte şahsen kullanmış da olunabilir, yakın bir arkadaşın tanıdık bir kokusu da olabilir veya eski sevgilinin hatırlanan kokusu… Diğer yandan bu parfüm kokusu kötü bir anınızla ilişkili olabilir, çok kötü geçirdiğiniz gün duyduğunuz koku, içinde bulunmaktan o an rahatsız olduğunuz bir ortamın kokusu…

Proust etkisi ile günlük hayatımızda çokça karşılaştığımız o durum ortaya çıkıyor; bir koku duyduğumuzda iyi veya kötü hissediyor, duraksıyor ve neden böyle hissettiğimizi anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bazense bu etkinin tamamen neyden kaynaklandığını çözemiyor ya da farkında bile olmuyoruz.

İyi haber şu ki; “Proust Etkisi” ile bazı faydalar sağlanabilir. Örneğin; sizi rahatlatan bir kokuyu daha iyi uykuya dalmak için kullanabilir veya tam tersi sizde olumsuz duygulara sebep olan kokulardan daha sık kaçınabilirsiniz. Ancak bu noktada her kokunun herkes için faydalı veya zararlı olmadığını unutulmamalıdır. Kimisi için lavanta kokusu harikayken kimisi için lavanta kokusunu duymak üzüntü verici olabilir. Kokular kişiye göre özelleştirilmelidir.

Öfkeyi Anlamak

Öfke, insan psikolojisinin önemli bir bileşeni olup, karmaşık bir duygu olarak hem bireysel hem de sosyal düzeyde derin etkilere sahiptir. Psikolojik açıdan, öfke genellikle diğer duyguların bir yansıması olarak ortaya çıkar. Örneğin, bireyler kaygı, hayal kırıklığı veya üzüntü gibi duygular hissettiklerinde, bu duyguların üstesinden gelme mekanizması olarak öfkeyi deneyimleyebilirler. Duygusal durumların birbirine bağlılığı, öfkenin nasıl ifade edileceğini ve hangi yoğunlukta hissedileceğini belirler. Bireyin kişilik özellikleri de öfke tepkilerini etkileyen önemli bir faktördür. Özgüven eksikliği olan kişiler, eleştirilere karşı daha hassas olabilir ve bu da öfkeyi artırabilir. Ayrıca, geçmişte yaşanan travmalar, bireylerin gelecekteki durumlara karşı daha duyarlı hale gelmesine neden olabilir; böylece, benzer durumlarda öfke tepkisi verme olasılığı artar.

Bilişsel çarpıtmalar, öfkenin yönetiminde belirleyici bir rol oynar. “Her şey ya da hiç” şeklindeki düşünce kalıpları veya “bunu asla affedemem” gibi katı inançlar, öfke duygusunun yoğunlaşmasına yol açabilir. Bu tür düşünceler, bireyin olayları nasıl algıladığını ve bunlara nasıl tepki verdiğini şekillendirir. Örneğin, bir kişi bir iş arkadaşından beklediği desteği alamadığında, bu durumu haksızlık olarak algılayarak yoğun bir öfke hissedebilir. Böylece, bireyin içsel çatışmaları ve öfke duygusu birbirine bağlanır.

Sosyal yönler ise öfkenin dışa vurumunu büyük ölçüde etkiler. Kültürel normlar, bireylerin öfkeyi nasıl ifade ettiklerini belirler. Bazı toplumlar, öfkenin açıkça ifade edilmesini teşvik ederken, diğerleri duyguların bastırılmasını savunur. Bu durum, bireylerin duygusal zeka ve başa çıkma becerileri üzerinde önemli bir etki yaratır. Örneğin, açık iletişim ortamlarının bulunduğu ailelerde yetişen bireyler, öfkeyi daha sağlıklı bir şekilde yönetme eğiliminde olabilirler. Aile dinamikleri de öfkenin gelişiminde kritik bir rol oynar; açık tartışma ve sağlıklı iletişim, bireylerin duygularını ifade etmesine ve başkalarıyla empati kurmasına olanak tanır.

Toplumsal baskılar, iş yerindeki haksızlıklar veya sosyal çevrelerden gelen olumsuz geri bildirimler, bireylerde öfke birikimine neden olabilir. Özellikle, ayrımcılık veya haksız muamele gibi durumlar, öfkenin artmasına yol açabilir. Modern sosyal medya platformları da bu durumu daha da karmaşık hale getirir; çevrimiçi etkileşimler, bireyler arasında ani ve yoğun duygusal tepkilere yol açabilir. Bu platformlarda yaşanan olumsuz deneyimler, bireylerin öfke seviyelerini artırabilir ve bu da toplumsal ilişkileri zedeleyebilir.

Öfkeyi yönetmek, sağlıklı bir yaşam sürmek için hayati öneme sahiptir. Duygusal farkındalık geliştirmek, bireylerin öfke duygularını tanımasına ve bu duygularla nasıl başa çıkabileceklerini anlamalarına yardımcı olur. Duygularınızı ifade etmenin yapıcı yollarını bulmak, öfkenizi kontrol altında tutmanın etkili bir yoludur. Yazılı iletişim, sanat veya müzik gibi yaratıcı yollar, duyguların dışa vurulmasına katkı sağlayabilir. Ayrıca, aktif dinleme ve empati geliştirmek, sağlıklı iletişimi teşvik eder ve çatışmaları çözme sürecinde olumlu bir etki yaratır.

Problem çözme becerileri de öfke yönetiminde önemli bir yere sahiptir. Sorunları çözmeye yönelik adımlar atmak, bireylerin öfke duygusunu azaltabilir ve stresle başa çıkmalarına yardımcı olabilir. Gerekli durumlarda profesyonel destek almak da öfkenin yönetiminde etkili bir strateji olabilir. Psikoterapi, bireylerin öfke kaynaklarını anlamalarına ve bu duyguları sağlıklı bir şekilde yönetmelerine yardımcı olabilir. Terapi sürecinde, bireyler duygusal zeka becerilerini geliştirebilir, olayları daha farklı bir perspektiften görebilir ve yapıcı iletişim yolları öğrenebilirler.

Sonuç olarak, öfke karmaşık bir duygudur ve bu duygunun yönetimi hem bireysel hem de sosyal düzeyde önemli sonuçlar doğurur. Duygularımızı anlamak, sağlıklı bir şekilde başa çıkmak ve gerektiğinde profesyonel yardım almak, ruhsal sağlığımızı geliştirmek için kritik öneme sahiptir. Öfkeyi tanımak ve yapıcı bir şekilde ifade etmek, daha tatmin edici ve sağlıklı bir yaşam sürmenin anahtarıdır. Bu bağlamda, öfkenin altında yatan nedenleri anlamak ve etkili başa çıkma stratejileri geliştirmek, hem kişisel gelişim hem de sosyal ilişkiler açısından büyük önem taşır.

Rana FIRAT

Üç Kıymetli Makro Bilgi Piyasalara İstikamet Verecek

Yurt İçinde Enflasyon Beklentileri

5 Ağustos’ta yurt içinde Temmuz ayına ait enflasyon dataları açıklanacak. Enflasyonun aylık bazda %3,75, yıllık bazda ise %62,6’lık artış göstermesini bekliyoruz. Temmuz ayında gelen alkol – tütün eserleri artırımı, besin fiyatlarının yükselmesi, elektrik fiyat artışı ve vergi düzenleme tesirlerinin enflasyondaki yıl sonu beklentilerini üst çekeceği kanaatindeyiz.

Nitekim Temmuz ayı PPK karar metninde enflasyondaki gelişmelere atıfta bulunan TCMB, metne ‘Temmuz ayında aylık enflasyonun, para siyasetinin görece tesir alanı dışında kalan yönetilen yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamaları ile işlenmemiş besin fiyatlarındaki arz istikametli gelişmeler sonucunda süreksiz olarak artacağına işaret etmektedir’ cümlesini eklemişti. TCMB Lider Yardımcısı Akçay ise vergi ve yönetilen fiyatlardaki ayarlamaların Temmuz’da aylık enflasyona 1,5 puan ek katkı yapacağını söyledi.

Baz tesiri kaynaklı olarak enflasyon tarafında yaz aylarında süratli geri çekilme bekliyoruz. Baz tesiri sınırlandığında para ve maliye siyasetlerinin da tesiri ile Eylül ayı itibariyle aylık bazda yurt içi  enflasyonun gerilemesi, likidite bolluğu kaynaklı mevduat faizlerinde geri çekilme mümkünlüğü ve küresel merkez bankalarının büyüme odaklı stratejisi doğrultusunda, yurt içinde yılın son çeyreğinde siyaset faizinde indirim iletileri konuşabileceğimizi düşünüyoruz. Ancak kısa vadede yüksek enflasyon ortamında sıkı duruş devam edecektir.

Enflasyon Verisi Sonrası, III. Enflasyon Raporu Toplantısı

8 Ağustos Perşembe günü TCMB 2024 yılı III. Enflasyon Raporu Toplantısı gerçekleşecek. Temmuz ayına ait beklentilere ek olarak bu hafta doğalgaz fiyatlarına gelen %38’lik artırımın tesirini 1,5 puan olarak hesaplıyoruz. Bu kapsamda enflasyon beklentilerinde sapma olacağını düşünsek de TCBM’nin Enflasyon Raporu toplantısında enflasyon beklentisini sabit tutacağını düşünüyoruz. Gelişmelere bağlı olarak üst hudut %42’den tekrar %44’e çıkabilir.

Gözler Bugün Tarım Dışı İstihdam Verisinde

ADP verisi ABD’de istihdamın gerilediğine işaret etti. Fed Başkanı Powell, faiz indirimi için Eylül ayını işaret etti. ABD’de Tarım Dışı İstihdam verisinin beklentilerin ya da bir evvelki ayın altında kalması ile faiz indirimleri adet bazında artabilir. Zira istihdamdaki aşağı taraflı seyrin iç talebi kısması enflasyon tarafını geri çekebileceği üzere faiz indirimi konusunda Fed’in de elini güçlendirecektir.

Fed’in faiz kararı sonrasında Fed’in 2024 yılı içerisinde 2 faiz indirimine kesin gözüyle bakılıyor.

ABD’de seçim süreci öncesinde faiz indirim döngüsüne girilmesi ons altın tarafını destekleyebileceği üzere karşıt korelasyon kaynaklı olarak dolara olan talebi de azaltabilir.

Info Yatırım  haftalık bülteninden alıntıdır

Prizmabet giriş: Arçelik 2. çeyrekte ziyan açıkladı

SEVCAN ERSÖZLÜ/BLOOMBERG HT ARAŞTIRMA
Arçelik ikinci çeyrek bilançosunu açıkladı.
Arçelik’in ikinci çeyrek net satışları 101,5 milyar TL oldu. Şirketin bir önceki çeyrekteki toplam satışları 78,3 milyar TL seviyesinde gerçekleşmişti. Satışlar böylece bir önceki çeyreğe göre yüzde 23 arttı.
Şirketin satış gelirleri Whirpool süreçleri ile inorganik büyümeden olumlu, zayıflayan uluslarası talepten olumsuz etkilendi. İç pazarda tüketici talebinde olağanlaşma gerçekleşse de Arçelik satışlarına etkisi nötr oldu. İkinci çeyrekteki satışların yüzde 32’si, birinci 6 aydaki satışların yüzde 36’sı Türkiye’deki satışlarda elde edildi. Şirketin toplam satışları içindeki Türkiye’nin payı 2023 2. çeyreğinde yüzde 39 seviyesindeydi. Adet olarak geçen yılın tıpkı zamanında 32.401 beyaz eşya satışı, bu çeyrekte 32.045 adet beyaz eşya satışı olarak yüzde 1 daraldı. Beyaz eşya satışları sabit kalırken, TV satışları düştü, klima satışları arttı.
FAVÖK ise ikinci çeyrekte 4,8 milyar TL oldu. FAVÖK bu yılın birinci çeyreğinde 5,9 milyar TL olmuştu.
Arçelik’in Batı Avrupa satışlarının toplam gelirler içindeki payı yüzde 34 seviyesinde gerçekleşti. Birinci 5 ayda yatay olan talep, yılın birinci 5 aylık devrinde hem eser bazında hem de Euro bazında yüzde 1,8’lik düşüş gösterdi. Arçelik satışlara göre rekabetçi konumunu korurken Whirlpool süreçleri ile birlikte Beko pazar lideri konumuna ulaştı.
Afrika ve Orta Doğu’dan güçlü gelir elde edilirken; Asya Pasifik kıtasında talep daraldı. 2. çeyrekte Afrika ve Orta Doğu Pazarında gelirler euro bazında yıllık yüzde 36 arttı. Orta Doğu kuvvetli büyümede liderlik gölge oldu. Whirlpool mutabakatı ile satın alınan operasyonlar katkı sağladı. Euro bazında lokal satışlar ve ihracat yaklaşık olarak sırasıyla yüzde 10 ve yüzde 23 arttı. Asya-Pasifik bölgesinde ise 2.çeyrekte euro bazında satışlar, zayıflayan tüketici talebine bağlı olarak yüzde 7 azaldı.

Arçelik’in brüt kâr marjı ikinci çeyrekte yüzde 29,7 seviyesinden yüzde 27,7 seviyesine geriledi. Zorlayıcı fiyatlama ortamı, artan hammadde maliyetleri, üretim dönüşüm maliyetleri marjları makus etkiledi.

Şirketin FAVÖK marjı ise ikinci çeyrekte yüzde 8,1’den yüzde 4,8’e geriledi. Brüt kârlardaki azalma ve artan faaliyet sarfiyatları negatif etki yarattı.

İkinci çeyrekte şirketin Net İşletme Sermayesi/Satışlar oranı güzelleşerek yüzde 22,1 olarak gerçekleşti. Net Borç/Kaldıraç oranı bu yılın 2. çeyreğinde, büyüyen net borç ve daha zayıf FAVÖK’ün de etkisiyle, 3,45 seviyesinde gerçekleşti.

Şirket, 1. çeyrekte açıkladığı beklentilerinde revizyona gitti

Arçelik, 1. çeyrekte açıkladığı 2024 beklentilerinde değişikliğe giderken, 2024 yılının tamamında Türkiye’de TL cinsinden yatay büyüme beklentisi; yabancı para cinsinden büyüme beklentisini ise yüzde 2 seviyesinden yüzde 50’ye revize etti. Arçelik yatırım harcamaları için hesapladığı 300 milyon euro fiyatını 350 milyon euro olarak revize etti. Şirket, Favök marjı beklentisini ise yüzde 8’den yüzde 6,5 seviyesine revize etti.

 Prizmabet, online bahis ve oyun kısmında değerli bir yer edinen bir platform olarak dikkat çekiyor. Spor bahislerinden canlı casino oyunlarına kadar geniş bir oyun yelpazesi sunan site, kullanıcılarına eğlenceli ve çıkarlı bir deneyim vaat ediyor. Güvenlik ve adalet konusunda sıkı standartlara sahip olan Prizmabet, kullanıcılarının memnuniyetini önceliklendiriyor ve çeşitli promosyonlar ile daha da cazip hale geliyor. Taşınabilir uyumluluğu sayesinde her yerden erişilebilen site, kullanıcı dostu arayüzü ile de her seviyeden oyuncuya hitap ediyor. Prizmabet, dinamik yapısı ve sürekli güncellenen oyun seçenekleri ile online bahis ve casino dünyasında öne çıkmayı başarıyor.