Aylık arşivler: Eylül 2024

Oltaya takılırsanız, yapmanız gereken ilk 10 şey

Kimlik avı e-postaları, insanların kişisel verilerini çalmak ve cihazlarına kötü amaçlı yazılım yerleştirmek isteyen suçluların kullandığı bir yöntem. Her yıl yüz binlerce insanın başına gelen bu dolandırıcılık yöntemine maruz kalanların sayısı giderek artıyor. ESET Türkiye Ürün ve Pazarlama Müdürü Can Erginkurban, yaygınlaşan bu tehdide karşı önerilerde bulundu, daha kötü sonuçlara ulaşmadan yapılması gerekenleri sıraladı.

Yazım ve dil bilgisi hataları, acil veya korku hissi veren bir dil ve bağlam eksikliği gibi özellikler kimlik avı saldırılarının ortak ipuçlarıdır. Bu tür saldırıları gerçekleştirenler, hedeflerinin geçmiş iletişim kayıtlarını sabırla ve titizlikle inceleyerek planlama yaptıkları için çok inandırıcı görünür ve başarılı olurlar. Dolandırıcıların büyük ölçekli dolandırıcılık girişimlerinde en sık kullandığı yöntemlerden biri de güncel olaylardan faydalanmaktır. Ücretsiz COVID-19 testi yapılıyor gibi görünen bir e-posta ya da kredi kartı aidatlarının geri alınabileceğine ilişkin bir bildirim aslında kurbanların kişisel bilgilerini sahte bir form aracılığıyla elde etmenin bir yolu olarak planlanmış olabilir.

Herhangi ek bir bilgi vermeyin:

Cihazınızın internet bağlantısını kesin:

Bazı kimlik avı saldırılarında, dolandırıcılara bilgisayarınıza, cep telefonunuza veya başka bir cihazınıza erişim izni vermiş olabilirsiniz. Kötü amaçlı yazılım içerebilir, sizin ve cihazınız hakkında bilgi toplayabilir veya cihazın uzaktan kontrolünü ele geçirebilirler. Zarar görmeyi engellemek için hızlı hareket etmek şarttır. Tehlikeye giren cihazın internet bağlantısını keserek başlayın. Kablolu bağlantıya sahip bir bilgisayar kullanıyorsanız, internet kablosunu bilgisayarınızdan çıkarmanız yeterlidir. Wi-Fi üzerinden bağlıysanız, cihazın ayarlarından bağlantıyı kesmeniz veya cep telefonunuzdaki ‘uçak modu‘ özelliğini açmanız gerekir.

Verilerinizi yedekleyin:

İnternet bağlantısını kesmek, kötü amaçlı yazılım sunucusuna daha fazla veri gönderilmesini önleyecektir ancak verileriniz hala tehlike altındadır. Başta fotoğraf ve video gibi kişisel veriler olmak üzere hassas belgeler, yüksek değerli dosyalarınızı yedeklemelisiniz. Ancak verileriniz kötü amaçlı yazılım tarafından çoktan ele geçirilmiş olabileceğinden yedekleme riskli olabilir. Çünkü muhtemelen son çektiğiniz fotoğraflarınızla birlikte kötü amaçlı yazılımı da yedeklemiş olacaksınız. Bunun yerine, dosyalarınızı düzenli olarak ve önceden yedeklemelisiniz. Kötü amaçlı yazılım cihazınızı ele geçirirse, verilerinizi harici bir sabit sürücüden, USB bellekten veya bir bulut depolama hizmetinden kurtarabilirsiniz.

Kötü amaçlı yazılım ve diğer tehditler için bir tarama yapın:

Cihazınızı yeniden internete bağlamadan güvenilir bir sağlayıcının anti-virüs yazılımını kullanarak cihazınızı tam bir taramadan geçirin. Mümkünse ESET‘in Ücretsiz Çevrimiçi Tarayıcısı gibi bir tarayıcı kullanarak ikinci bir tarama daha yapın. Tarayıcıyı bilgisayara ya da USB hard disk gibi ayrı bir cihaza indirin. Böylece sonrasında ele geçirilen bilgisayara bunu takabilir ve yazılımı buradan yükleyebilirsiniz. Tarama sırasında cihazı kullanmayın ve sonucu bekleyin. Tarayıcı şüpheli dosyalar tespit ederse bunları kaldırmak için talimatları izleyin. Tarama işlemi herhangi bir potansiyel risk bulmazsa ancak hala şüpheleriniz varsa güvenlik sağlayıcınızla iletişime geçin. Ayrıca hala çok katmanlı, kimlik avı önleme özelliklerine sahip kötü amaçlı yazılımdan koruma programı kullanmıyorsanız, hemen bir tane edinin!

Fabrika ayarlarına dönmeyi düşünün:

Fabrika ayarlarına dönme, yüklü tüm uygulamaları ve dosyaları kaldırarak telefonu ilk haline getirmek anlamına gelir. Bazı kötü amaçlı yazılım türleri tam sıfırlamadan sonra bile cihazınızda kalabilir fakat mobil cihazınızı veya bilgisayarınızı sıfırlamanın tehdidi başarıyla ortadan kaldırma ihtimali vardır. Fabrika ayarlarına dönme işleminin geri alınamadığını ve yerel olarak depolanan tüm verileri sileceğini unutmayın. Düzenli yedekleme yapmanın önemi kesinlikle unutulmamalıdır.

Parolalarınızı değiştirin:

Kimlik avı e-postaları sizi kimlik numaralarınızı, banka ve kredi kartı bilgilerinizi veya oturum açma bilgileri gibi hassas verilerinizi paylaşmaya yönlendirebilir. Dolandırıcı sizi yakaladığında mümkün olan en çok bilgiyi almaya çalışacaktır. Siz bilgilerinizi vermeseniz bile cihazınıza kötü amaçlı yazılım yüklendiğinde bu bilgilere ulaşabilirler. Bu durumda olduğunuzu düşünüyorsanız, özellikle de kimlik avı e-postaları sizden oturum açmanızı istiyorsa (örneğin LinkedIn temalı bir dolandırıcılık gibi) oturum açma bilgilerinizi derhal değiştirmelisiniz; aynı parolayı e-posta, çevrimiçi bankacılık ve/veya sosyal medya gibi çeşitli hesaplarda da kullanıyorsanız daha dikkatli olmalısınız. Bu tür durumlar, her farklı çevrimiçi hizmet için farklı bir kullanıcı adı ve parola oluşturmanın önemini vurgulamaktadır. Çeşitli hesaplarda aynı kimlik bilgilerini kullanmak, saldırganların kişisel verilerinizi veya paranızı çalmasını çok daha kolay hale getirir.

Bankalar, yetkililer ve hizmet sağlayıcılarla iletişime geçin:

Banka, kredi kartı bilgilerinizi veya kartlarınıza erişimi olan bir web sitesinin giriş bilgilerini girdiyseniz, hemen bankanızı bilgilendirin. Dolandırıcılığı önlemek için kartınızı bloke ederek veya dondurarak herhangi bir mali kaybı önleyebilir veya en aza indirebilirsiniz. Başka insanların da bu dolandırıcılığa uğramaması için yetkililerle irtibata geçmeniz doğru olacaktır.

Yapılan değişiklikleri tespit edin:

Cihazlarınızdan veya hesaplarınızdan birine girmeyi başaran suçlular, mümkün olduğunca uzun süre orada bulunmaya çalışabilirler. Giriş bilgilerini, e-posta adreslerini, telefon numaralarını veya hesabınıza erişimlerini sürdürmelerine yardımcı olabilecek her şeyi değiştirebilirler. Sosyal medya hesaplarınızdaki faaliyetlerinizi, banka bilgilerinizi ve çevrimiçi alışveriş sitelerindeki sipariş geçmişinizi inceleyin. Örneğin yanlış, bilinmeyen veya onaylanmamış herhangi bir ödeme görürseniz bunu bildirin, giriş bilgilerinizi değiştirin ve para iadesi isteyin.

Tanımadığınız cihazlar olup olmadığını kontrol edin:

Bilgisayar korsanları hesap bilgilerinizi çaldıysa büyük olasılıkla kendi cihazlarından giriş yapmaya çalışacaklardır. Çoğu sosyal medya platformu, gizlilik ayarları altında mevcut giriş oturumlarınızın kaydını tutar. Bunu kontrol edin ve bilinmeyen cihazları oturumu kapatmaya zorlayın.

Arkadaşlarınızı, bağlantılarınızı, hizmet sağlayıcılarınızı ve işvereninizi bilgilendirin:

Dolandırıcılar bazen kimlik avı bağlantıları veya spam yaymak için ele geçirilen hesaptaki kişi listesini kullanır. Bu konuda dikkatli olun ve başkalarının da aynı dolandırıcılığa maruz kalmasını önlemek için gerekli önlemleri alın. Eğer siber saldırı iş hesaplarınızda veya işvereniniz tarafından verilen cihazlarda meydana geldiyse şirketinizin siber olaylarla başa çıkma kurallarına uyun ve durumu derhal yöneticinize ve BT departmanına bildirin. Outlook veya Gmail gibi yaygın e-posta hizmetleri de kimlik avı e-postalarını doğrudan gelen kutunuzdan bildirebileceğiniz araçlar sunar.

Oltaya yakalanmak ve bu bağlantılara tıklamak sizi utandırabilir, endişelendirebilir ancak bu tür tehditler her geçen gün daha da yaygınlaşıy
or. Ne yazık ki kimlik avı saldırıları her yıl yüz binlerce insanın başına geliyor ve bu sayı giderek artıyor. Sakin kalarak yukarıdaki ipuçlarından faydalanırsanız, karşılaşabileceğiniz tehditlerden bir adım önde olursunuz.

Samsung Galaxy S24 FE, çok da bütçe dostu olmayabilir

Galaxy S24 FE de dahil olmak üzere, Samsung’un bu yıl piyasaya sürmeyi planladığı çok sayıda ürün bulunuyor. Ortaya çıkan bazı sızıntılar ve söylentiler, S24 FE’nin teknik özellikleri hakkında şimdiden pek çok bilgi sundu ve yeni ortaya çıkan bir sızıntı da olası bir fiyat artışından bahsediyor.

WinFuture’ın bildirdiğine göre, Galaxy S24 FE Avrupa bölgelerinde Galaxy S23 FE’den 100 Euro kadar daha pahalı olabilir. Samsung’un cihazın fiyat artışı için neyi sebep göstereceği bilinmiyor. Sızıntılara göre Galaxy S24 FE, hala 8 GB RAM ve 128 GB temel depolama alanına sahip olacak. Ayrıca, cihazın Exynos 2400e adı verilen bir çeşit Exynos 2400 işlemciye sahip olması bekleniyor.

Haberde, Galaxy S24 FE’nin Beyaz/Gümüş ve Gri/Siyah renklerinde piyasaya sürülebileceği de belirtiliyor. Telefonun normal renk tonlarının yanı sıra sarı, mavi ve yeşil renk seçenekleriyle de geleceği bildiriliyor.

Galaxy S24 FE’nin 1.900 nitlik bir tepe parlaklığa sahip 6,7 inç 120Hz FHD+ ekrana sahip olması bekleniyor. Telefonun ekranında,10 MP selfie kamerasını barındıran bir delik bulunuyor. Galaxy S24 FE’nin arkasında 50 MP birincil kamera, 12 MP ultra geniş açılı kamera ve 8 MP 3x telefoto kameradan oluşan üçlü kamera düzeni bulunuyor. Ayrıca telefonun, bir önceki sürüme göre daha büyük olan 4.565mAh bataryaya sahip olması da bekleniyor.

iPhone 16’nın A18 işlemcisi, beklediğimiz kadar “süper ötesi” olmayabilir

iPhone 16’daki A18 yonga setinden büyük performans artışları bekliyorsanız, hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.

Ortaya çıkan bir Geekbench test sonucu, A18 için 3.114’lük bir tek çekirdek ve 6.666’lık bir çok çekirdek skoru içeriyor. Bu sonuçların açılamasında ise, iPhone 16 olduğuna inanılan ‘iPhone17,3’ terimi bulunuyor.

Karşılaştırma için iPhone 15’in ortalama tek çekirdekli sonucu 2.541 ve ortalama çok çekirdekli sonucu 6.325… Yani ortada performansı ikiye üçe katlayan dev bir yükseltme yok. Dolayısıyla, bu yıl tek çekirdek puanında makul bir yükselme, ancak çok çekirdekte oldukça küçük bir artış olacak gibi görünüyor.

Apple’ın verdiği sözler boş mu çıkacak?

Oysa bu skorların hiçbiri Apple’ın çiple ilgili iddialarıyla uyuşmuyor gibi görünüyor, çünkü şirket A16 Bionic’ten %30’a kadar daha hızlı bir CPU’ya ve %40’a kadar daha hızlı bir GPU’ya sahip olduğunu söylemişti. Gerçi eminiz, “testlerin şu şu şu şartlar altında yapılması durumunda o sonuçlar çıkıyor” gibi bir açıklama olacaktır.

Bu test sonucuna bakılırsa, yapay zeka için özel geliştirilen A18’in de aslında iki sene önceki A16’dan çok güçlü olmayacağı anlaşılıyor. Yani iPhone 16’daki yapay zeka uygulamalarının, az bir performans düşüşüyle iPhone 15’lerde de rahat rahat çalışması çok zor olmasa gerek. Ama Apple’ın Apple Intelligence’ı iPhone 15’e getirmeyeceğini biliyoruz. Bakalım ileride neler olacak?

Evrendeki en hızlı şeyi, bisikletle geçecek kadar yavaşlattılar

Işığın vakumdaki hızı, evrenin mutlak hız sınırı olarak kabul edilir. Einstein’ın çalışmalarına göre, hiçbir şey saniyede 299.792 kilometreden daha hızlı gidemez ve bu sınırı aşmak için sonsuz miktarda enerji gerekir.

Ancak doğru koşullar altında ışıktan daha hızlı olmak mümkün. Örneğin, suda ışık saniyede 225.000 kilometreye kadar yavaşlar. Bu hala oldukça hızlı olsa da, nükleer reaktörlerde olduğu gibi başka parçacıklar tarafından aşılabilir ve orta çıkan olgu Çerenkov ışığı olarak adlandırılır.

Ancak saniyede 225.000 kilometre, ışığın şimdiye kadar kat ettiği en yavaş hızdan çok uzaktır. 1998’de bilim insanları bunu inanılmaz bir şekilde saniyede sadece 17 metreye veya saatte 61,2 kilometreye kadar yavaşlatmayı başardılar. Aslında bu deneyin amacı ışığı yavaşlatmak değildi. Ekip, ilk kez Albert Einstein tarafından teorik fizikçi Satyendra Nath Bose’nin çalışmalarına dayanarak hipotez olarak önerilen bir madde hali olan Bose-Einstein Yoğunlaşmasını (BEC) incelemek istiyordu. Bozonlardan oluşan bir gaz mutlak sıfıra yaklaşan sıcaklıklara soğutulduğunda, genellikle tek bir atom gibi davranan tek bir kuantum cismi oluştururlar.

Bir makalede “bir BEC’nin dalga fonksiyonu, makroskobik bir kuantum nesnesinin temel durumuna karşılık gelir” diye açıklanıyor. Açıklama şöyle devam ediyor: “Başka bir deyişle, bir BEC’deki atom topluluğu tek bir kuantum varlığı gibi davranır.

Gerçek dünyada ilk kez 1995’te yaratılan bu garip yeni madde, kuantum davranışına makroskobik bir bakış sunuyor. Bu madde, sıfır viskozite de dahil olmak üzere pek çok ilginç özelliğe sahip ve bu yüzden detaylı bir şekilde inceleniyorlar.

1998’de Rowland Bilim Enstitüsü bilim insanları, vakum odasında sodyum atomlarını aşırı soğutarak bir BEC yarattılar. Önce sodyuma lazer ışınları ateşlediler ve fotonları emerken parçacıkları yavaşlattılar. Daha sonra bu yavaşlayan parçacıklar, atomların geldikleri yöne doğru geri itildiği başka bir lazer dizisine konuldular ve güçlü bir manyetik alan tarafından yerinde tutulan atom bulutu daha da yavaşlatıldı ve soğutuldu. Ekip, bu yavaşlamanın ve bir yoğunlaşma bulutunun oluşmasının ardından, kuantum girişimini ayarlamak için genişliği boyunca bir lazere maruz bırakırken, uzunluğu boyunca ikinci bir lazer ateşlendi. Bu koşullar altında, ışık önemli ölçüde yavaşlatıldı.

Ekip, deneyleri hakkında “Başlangıçta neredeyse saf bir Bose Einstein yoğuşması olarak hazırlanan bir atom bulutunda (yoğuşma oranı ⩾%90) darbe yayılımı için 17 [metre/saniye] ışık hızı elde ettik” diye yazdı ve devam etti: “Bulutun darbe yayılımı sırasında ve sonrasında bir yoğuşma olarak kalıp kalmayacağı bu Mektubun kapsamı dışında kalan bir konudur.

Ekip tatmin edici olsa da daha iyisini yapabileceklerini fark etti. Hau Lab web sitesinde ekip, “Kısa bir süre sonra, BEC için geçiş sıcaklığının hemen üzerindeki bir sıcaklığa soğutulmuş bir atom bulutunda bir ışık darbesini tamamen durdurmayı başardık” diyor ekliyor: “Işık darbesi yavaşlatıldığında, sıkıştırıldığında ve atomik numune içinde tutulduğunda, kontrol lazer alanını aniden kapatıyoruz ve daha sonra tekrar açıyoruz. Kontrol lazeri tekrar açıldığında, ışık darbesi yeniden üretiliyor: Işık darbesini durdurabilir ve kontrol edilebilir şekilde yeniden üretebiliriz.

Makale Nature dergisinde yayınlandı.

“Mars’taki örümceklerin” gizemi nihayet çözüldü

Güneş Sistemi’ni keşfederken pek çok farklı ve ilginç cisim ve görselle karşılaştık. Jüpiter’in “Büyük Mavi Nokta”sından ve Europa’nın buzunun altındaki gizemlerden Ay’da ilginç yüzlere benzeyen kayalara kadar birçok “gerçek” ve “illüzyon” gizem keşfedildi.

Mars’taki örümcekler” de, “pareidolia” algımızı tetiklediği için özellikle dikkat çekiciydi. Kızıl Gezegen’in güney kutup bölgesinden alınan görüntülerde, gezegenin yüzeyinde ürkütücü bir şekilde dev örümceklere benzeyen cisimler keşfedilmişti.

Elbette bunlar gerçekten Mars’ta yaşayan dev örümcekler değil ve artık nasıl oluştukları hakkında çok daha iyi bir fikrimiz var. Bilim insanlarının Kieffer modeli olarak tanımladığı bir hipotez, bunların mevsimler boyunca gezegenin ısınması ve soğumasıyla ilişkili olduğunu öne sürüyor. Olayı araştıran bir ekibin çalışmasında belirtilene göre bu modelde, güneş ışığı ilkbaharda yarı saydam buz levhasına nüfuz ediyor ve termal dalga boyu radyasyonu sıkışıyor, buzun altındaki regolit ısıtılıyor ve geçirgen olmayan buz levhasının tabanından süblimleşmesine neden oluyor. Bu süreç boyunca oluşan aşınmaların bu “örümcekleri” ortaya çıkardığı düşünülüyor.

Kieffer modeli, örümceklerin keşfedildiği on yıllardan bu yana yaygın olarak kabul görmüş olsa da, ekip, özelliklerin bugün hala ortaya çıkıp çıkmadığını veya önceki bir Mars döneminin kalıntısı olup olmadığı sorularını yanıtlama umuduyla, bu laboratuvarda yeniden yaratmaya yöneldi. Ancak Mars’ın soğuk, düşük basınç koşullarını yeniden yaratmak kolay değil ve ekibin NASA’nın Jet Propulsion Laboratuvarı’nda (JPL) Buzlu Ortamlar için Kirli Vakum Altında Simülasyon Test Yatağı (DUSTIE) olarak bilinen sıvı nitrojenle soğutulan bir test odası kullanması gerekiyordu.

Ekip, deneyi gerçekleştirmek için yeterince kalın buz oluşturmak üzere karbondioksit gazını odaya pompalamadan önce DUSTIE’nin içine Mars’ta bulunan toprağı taklit edecek şekilde toprak yerleştirdi. Daha sonra buz, Mars’ta var olduğu düşünülen ısıtma mekanizmasını simüle etmek için alttan ısıtıldı. Buz kalınlığını tam olarak doğru hale getirmek için yapılan birçok girişimden sonra ekip başarıya ulaştı ve Güney Kaliforniya’daki NASA Jet Propulsion Laboratuvarı’ndan başyazar Lauren Mc Keown, püsküren dumanların oluştuğunu ve bu sırada regolitin fırladığını gördü. Mc Keown, NASA’ya beş yıllık püskürme arayışının sona erdiği anı “Cuma akşamı geç vakitti ve laboratuvar müdürü çığlık attığımı duyunca içeri daldı” diye anlattı ve ekledi: “Bir kaza olduğunu düşündü.

Kieffer modelinin genel olarak doğru olduğuna dair daha fazla kanıt eklemenin yanı sıra, ekip bazı sürprizlerle de karşılaştı: “Püskürtülerimiz, substrat-don arayüzündeki gazın aşınmasından ziyade, regolit içindeki aralıklı buzun süblimleşmesiyle oluşan çatlak morfolojileri oluşturdu. Genel olarak, aktif CO2 jetlerinin neden olduğu aşınmanın orijinal Kieffer modelinin tanımladığından daha karmaşık olabileceği ve örümceklerin ötesinde, poligonal araziler gibi diğer tipik Mars morfolojilerinin oluşumuna katkıda bulunabileceği sonucuna vardık.

Ekip, kum olukları ve aktif dendritik oluklar gibi diğer özelliklerin de aynı mekanizma tarafından üretilebileceğini öne sürüyor, ancak bu konuda daha fazla çalışma yapılması gerekiyor.

Çalışma The Planetary Science Journal’da yayınlandı.

Netflix, bu iPhone ve iPad’lerde artık çalışmayacak

iOS 18’in resmi olarak yayınlanmasının hemen öncesinde Netflix, eski iOS ve iPadOS sürümlerini desteklemeyi bırakmayı planlıyor.

iOS meraklısı araştırmacılarının, Netflix uygulamasının en son iOS güncellemesinde bulduğu kod dizeleri, popüler yayın servisinin iOS 16 ve iPadOS 16 cihazları için desteğini sonlandırmak üzere olduğunu ortaya çıkardı. En son güncellemede gizlenen dizelerle, iOS 18’in 16 Eylül’de iPhone kullanıcılarına sunulması beklendiğinden, bu değişikliğin önümüzdeki haftaya gerçekleşmesi bekleniyor.

Aşağıdaki Apple cihazlarından birine sahipseniz, Netflix uygulamasını çok yakında kullanamayacaksınız:

  • iPhone 8
  • iPhone 8 Plus
  • iPhone X
  • iPad Pro (1. nesil)
  • iPad (5. nesil)

Bazı kullanıcılar bu değişikliğe öfkelenebilir, ancak genel olarak uygulamaların güvenliği artırmak ve hatta yalnızca yeni modellerde bulunan yeni özellikler eklemek için bir sistemin eski sürümlerini desteklemeyi bırakması gerekiyor. Netflix de artık bu eski cihazlardan vazgeçmiş gibi görünüyor.

10 yıl öncenin bir anda kaybolan efsanesi Flappy Bird geri döndü

10 yıl önce Flappy Bird isimli bir mobil oyun, her ne kadar çok büyük bir hite dönüşmüşse de, aslında bir oyun tasarım öğrencisinin sadece birkaç saat içinde kodlayıp, üstelik de başka oyunlardan grafik öğeleri çalarak geliştirdiği “aşırı” basit bir oyundu.

Oyun geliştiricileri için, sadece bir kaç saatte hazırlanabilecek bu oyun, o dönem Maddona’nın Twitter’dan “çok saçma bir oyun buldum” tarzı bir duyuru yapması nedeniyle aniden fenomen olmuştu ve bu şöhret oyunun yapımcısı olan gencin hesabına her gün 50 bin dolar girmesiyle sonuçlanmıştı.

Birkaç hafta içinde milyonlar kazanan genç arkadaşımız, ardından gelen süreçte çok fazla alayla karşılaşıp üzerine de oyunda kullandığı assetlerin çalıntı olması nedeniyle dava tehditleri aldığı için oyunu uygulama mağazalarından geri çekmek zorunda kalmıştı. Aslında genç yapımcı sadece yeni öğrenmeye çalıştığı GML kodlama dili üzerinde alıştırma yapmak isterken bu oyunu hazırlayıvermişti.

Yasal sorunları yendi, sahalara geri döndü!

Yapımcı genç şimdi “yasal sorunları çözmemin ardından Flappy Bird’ü onu seven yüz milyon oyuncuya geri veriyorum” açıklamasıyla oyunun geri döneceğini açıkladı.

Yeni Flappy Bird oyununda orijinal kuşun yanı sıra Peng, Quirky, Tekno ve Trixy gibi yeni karakterler de yer alacak. Bu karakterler yeni alanlar ve hatta yeni oyun modlarıyla birlikte sunulacak.

Henüz oyunun uygulama mağazalarında ne zaman yerini alacağına dair bir bilgiye sahip değiliz. Ama çok fazla beklemek zorunda kalmayacağımıza eminiz. Bakalım yeni versiyon, eskisi kadar popüler olacak mı ve yapımcısına yeni milyon dolarlar kazandırabilecek mi?

2024’ün kabusu, şimdi de Samsung çalışanlarını vuracak

2024 yılında büyük işten çıkarma dalgalarıyla işgücünü azaltan şirketlerin arasına Samsung Electronics de katılıyor olabilir. Reuters’in ismi açıklanmayan kaynaklara dayandırdığı habere göre Samsung, dünya çapında satış ve pazarlama işini yüzde 15 oranında azaltacak ve dünya çapında idari personelini de yüzde 30’a kadar azaltmayı planlıyor.

Ayrıca Reuters’in görüştüğü kaynaklar, işten çıkarmaların 2024’ün sonuna kadar yapılacağını da söylüyor. Şu anda, Samsung’un işten çıkarma kararından kaç çalışanının etkileneceğine dair net bir bilgi bulunmuyor.

Samsung’un konu hakkında yayınladığı açıklamaya göre, operasyonlarındaki “iş gücü ayarlamaları” şirket için rutin bir durum. Ayrıca şirket, bu ayarlamalar için belirli bir iş hedefi olmadığını ve bunların Samsung’un üretim ekibinin hiçbir üyesini etkilemeyeceğini de açıklamaya ekledi.

Reuters’in haberine göre, 2023’ün sonunda Samsung’un 147.000’i yurtdışında olmak üzere 267.800 çalışanı vardı. Habere göre satış ve pazarlama personeli 25.100 kişiden oluşuyordu ve diğer 27.800 çalışan üretim ve imalat dışındaki alanlarda çalışıyordu.

Ortaya çıkan doğrulanmamış söylentiler, Samsung’un yakın gelecekte Galaxy Z Fold 6’nın özel bir sürümüyle birlikte bütçe dostu Galaxy S24 FE akıllı telefonunu piyasaya süreceğini iddia ediyor. Şirketin çok yakında Galaxy Tab S10 serisi tabletlerini piyasaya süreceğine dair haberler de ortaya çıktı. 2025’in başlarında piyasaya sürülebilecek Samsung Galaxy S25 serisi akıllı telefonları hakkında da bazı sızıntılar ve söylentiler bulunuyor ve şirketin uzun zamandır beklenen Samsung karma gerçeklik başlığı üzerinde çalıştığına dair haberler de yayılmaya devam ediyor.

Tecno Spark 20 Pro+ İnceleme

Şimdi cebimde 15 bin lira para var ve bununla hangi telefonu alacağım konusunda kararsızım diyorsanız bu video size seçim yapmanız konusunda yardımcı olabilir. Elimde şu an TECNO’nun Spark serisinden yeni bir model olan SPARK 20 Pro+ var ve bu telefon özellikle tasarımıyla orta segment modeller arasında dikkat çekiyor. Ancak yine de bu paraya değer mi, ne gibi özellikleri var, gün sonunda sizi tatmin eder mi; tüm bu soruların cevaplarını ve fazlasını bu bölümde bulacaksınız.

TECNO’nun SPARK serisi telefonları uzun zamandır piyasada beğeni topluyor. Serinin telefonları uygun fiyat politikasıyla da orta segment için adını duyuran modeller olarak dikkat çekiyor bildiğiniz gibi. Marka, şimdi serinin son telefonu olan SPARK 20 Pro’nun daha da geliştirilmiş versiyonu olan SPARK 20 Pro+ ile geldi. Yeni telefon, her şeyden önce Premier bir tasarım sunmayı amaçlıyor. Ancak tüm cazibesi lüks görünümüyle sınırlı değil. Çift taraflı kavisli ekranı, ince formu, kameraları, yüksek oyun performansı vermesi için tasarlanmış işlemcisi ve diğer gelişmiş özellikleriyle SPARK 20 Pro+ orta segmentte görmeye çok alışık olmadığımız bir telefon olmuş.

TECNO SPARK 20 Pro+’ın Tasarımı Nasıl?

Öncelikle her zaman olduğu gibi söze tasarımla başlayalım istiyoruz. TECNO, SPARK 20 serisiyle elegant bir çizgi yaratmaya odaklanmıştı. Serinin son modeli SPARK 20 Pro+ ile bu hedefinde üst noktaya ulaştığını görüyoruz. Pro+ edisyonu, serinin önceki modellerinden farklı olarak 6.78 inç boyutunda ekranı çift kavisli bir ekran tasarımı ile ekran kenarlarının oldukça inceltildiği bir formda karşımıza getiriyor. Ayrıca arka yüzdeki kamera adası da yuvarlak bir forma dönüşmüş. Bu yeni tasarım, Pro+ edisyonunu, kalın çerçeveli boxy tasarıma ve dörtgen kamera adasına sahip önceki modellerden keskin şekilde ayırıyor ve yepyeni bir telefona dönüştürüyor. Bu da telefonu tasarım anlamında daha premium bir havaya sokmuş.

Telefon, Orbit Siyahı, Ayışığı Beyazı, Yıldız Tozu ve Magic Skin 2.0 Yeşili olarak isimlendirilmiş 4 farklı renk seçeneğiyle piyasaya çıkıyor. Magic Skin 2.0 ismi verilen yeşil versiyonda telefonun arka yüzü suni deri ile kaplanmış olarak geliyor bu arada. Deri kaplı telefon sevenler için güzel bir seçenek.

Telefonun kalınlığı 7,55 mm. Hem önden kavisli ekranı, hem de arkadaki kavisli kapağı sayesinde avuç içinde tutarken çok ince bir telefon hissi uyandıran modelin ağırlığı da sadece 174 gram.

SPARK 20 Pro+’nun ön kamerası, ekranın içine delik tasarımıyla yerleştirilmiş. Bu kamera deliğinin üzerinde dinamik ada uygulamasının çalıştığını da vurgulayalım. Bu dinamik ada, yüz tanıma, telefonu şarja taktığınızda gibi bazı noktalarda kendini belli ediyor. Bunu Ayarlar menüsünden Ekstra Özellikler kısmında göreceğiniz Dynamic Port kısmından belirleyebiliyorsunuz. Güzel bir dokunuş olmuş.

Dediğimiz gibi SPARK 20 Pro+ çok ince bir telefon. Elbette ses açma ve güç butonu da buna göre tasarlanmış ve bu tuşlar da ince şekilde telefonun sağ kenarına yerleştirilmiş. Telefonun USB-C portu ve SIM kart çekmecesi de altında yer alıyor. Bu çekmecede 2 SIM kartınız için de yer var, ancak microSD kart desteği maalesef yok. Yani bu telefonun hafızasını fiziksel olarak artıramıyorsunuz.

Hoparlörler ise çift taraflı. Hem üstte hem altta yer alıyor. Güzel bir ses çıkışına sahip. DTS ve Hi-Res Stereo ses sistemi var ve öte yandan hoparlörler, Stereofonik Ses teknolojisi ile telefon ekranını ters çevirdiğinize, sağ ve sol yönü kendisi tespit ediyor. Böylece ses çıkışının sağ ve sol kanalını daima ekranın size bakan yönüne göre ayarlıyor. Sese dayalı bir diğer güzel yanı ise, Volume Plus özelliğinin bulunması. Volume Plus, telefonunuza gelen aramalarda ses açma tuşuna basılı tutarak mevcut ses düzeyini yüzde 200 oranında artırma olanağı tanıyor. Bu da gürültülü ortamlarda rahat bir telefon konuşması yapabileceğiniz anlamına geliyor.

Tasarım konusunda son olarak, telefonun suya ve toza dayanıklılık konusunda IP53 sertifikasına sahip olduğunu hatırlatmak lazım. Bu sertifika, su sıçramalarına karşı telefona koruma sağlıyor. Yani acil anlarda yardımcı olabilir, ama telefonu havuza sokmak veya musluk altında yıkamak gibi fantezilere girişmenizi önermiyoruz.

Bu arada kutu içeriğinden de bahsedelim. Telefonun kutusunda 33’lık şarj cihazı ve kablosu var. Ayrıca USB-C’li bir kulaklık da geliyor olması güzel. Ancak koruma için bir silikon kılıf yer almıyor. Bunu ayrıca temin etmeniz gerekecek.

TECNO SPARK 20 Pro+’ın Ekran Özellikleri Neler?

Evet, bu telefonun görsel açıdan en vurucu özelliklerinin başında, çift kavisli ekranın geldiğini belirtmiştik. Bu çift kavisli ekranı daha çok üst segment telefonlarda görmeye alışkınız. 15 bin lira bandında bir fiyata sahip olan SPARK 20 Pro+ üzerinde çift kavisli bir ekran görmek, kenar çerçevelerinin yok denecek kadar az olması gerçekten telefonu hem çekici kılıyor hem de kullanım anlamında deneyimi olumlu yönde etkiliyor.

Ekranın teknik değerleri ve bunun kullanıma etkileri de iyi bu arada. 6.78 inç boyutunda bir ekranı olan telefonun, çözünürlüğü 1080×2436 piksel seviyesinde. Ayrıca 120 Hz tazeleme hızına sahip ve 1000 nite kadar parlaklık sunuyor. Bu da hem kullanım noktasında akıcı bir imkanı tanıyor, hem parlak güneş ışığı altında görünürlüğü iyi seviyeye taşıyor.

AMOLED panelden oluşan ekranın sağladığı görüntü gayet iyi. Renkler oldukça canlı şekilde görüntüleniyor. Ekranı kendinize göre optimize edebiliyorsunuz. Ekran ayarları kısmında bununla ilgili çokça seçenek var. Renk stilinden renk tonlarını belirleyebilir, ekran yenileme hızını 120Hz, 60Hz veya dinamik şekilde seçebilir, göz bakımı ile mavi ışığı azaltabilirsiniz. Ayrıca parlaklığa ilişkin uyarlanabilir ve yüksek parlaklık modlarını da yine buradan ayarlayabilirsiniz.

Bu arada ekranda Corning Gorilla Glass 5 camı kullanıldığını da hatırlatalım. Bu da ekranın darbelere, düşmelere karşı dayanıklılığının yüksek olması anlamına geliyor. Elbette yine de düşürmemekte yarar var.

Parmak izi sensörü de ekrana entegre şekilde geliyor. Ayrıca ön kamera yoluyla yüz tanıma fonksiyonu da var ve bu özelliğin de fazlasıyla hızlı cevap verdiğini yeri gelmişken söyleyelim.

TECNO SPARK 20 Pro+’ın Kameraları Nasıl?

Gelelim kameralara. Dediğimiz gibi TECNO bu modelde ana kamerayı dairesel bir ka
mera adasının içine yerleştirmiş. TECNO SPARK 20 Pro+, 108 MP boyutunda ana kameraya sahip. Bu kamera 3 kat sensör içi yakınlaştırma sağlayabiliyor. Dijital olaraksa 10 kat yakınlaşma yeteneği sunuyor. Bu ikisi birleştiğinde, orta segmente göre güçlü bir yakınlaştırma yeteneği ortaya çıkıyor.

Arka kamera adasında ayrıca makro ve derinlik sensörleri de yer alıyor. Kamera adasının yanında ise flaşı görebilirsiniz. Ancak bu flaş, sade bir flaş değil, zira çok yüksek boyutta ışık yayıyor. Flaş ışıkları 4 adet ve çift ton şeklinde yerleştirilmiş. Marka buna “Süper Flaş Algoritması” ismini vermiş -ki gerçekten çok güçlü, açıp bakmanızı önermeyiz. Bir süre baktığınız her yerde ışık görüyorsunuz. Telefon ortamdaki ışığa göre spot ışığının gücünü ayarlayabiliyor. Böylece karanlık ortamda fotoğraf çekmek çok kolaylaşıyor. Ayrıca TECNO, flaş ışığına verdiği önemi, sadece arka kamerayla sınırlamamış, telefonun önünde de ön flaş ışığı yer alıyor. Bu da ön kamera ile fotoğraf çektiğinizde veya kayıt aldığınızda işinize bir hayli yarayacaktır. Özellikle Instagram ve TikTok gibi platformlara içerik üretiyorsanız, canlı yayınlar açıyorsanız bu hoşunuza gidecektir diye düşünüyoruz.

Flaşlardan bu kadar bahsetmişken, telefonun gece modu olduğundan da bahsedelim. TECNO düşük ışık senaryolarını sadece flaş ile geçmemiş. SPARK 20 Pro+’ta Süper Gece modu yer alıyor. Arayüzde bunu görebiliyorsunuz. Markanın deyimiyle telefonda, “Nonapiksel Plus” isminde bir kamera teknoloji bulunuyor. Bu teknoloji kamera piksellerinin birleşerek boyutlarının büyümesini sağlıyor. Bu sayede de tek bir pikselin ışık duyarlılığını yüzde 900 oranında artırıyor. Yaptığımız çekimlerde de güzel sonuçlar aldık, ancak sonuçların çok etkileyici durduğunu söylemesi zor, yalnız fena da değil. Telefon düşük ışıkta iyi iş çıkarıyor ancak etkilemeyi başaramıyor. Yeterli ayrıntı ve düşük gren var. Renkler de iyi görünüyor, evet ancak yüzeylerde çok sayıda ince ayrıntı kayboluyor. Işık kaynakları patlıyor, karanlık alanlar bulanıklaşabiliyor. Yine de sınıfı için güzel sonuçlar aldığını kabul etmek gerek.

Hazır kamera performansından bahsediyorken gün ışığı sonuçlarına da değinelim. Spark 20 Pro+’nun ana kamerası piksel birleştirme nedeniyle varsayılan olarak yaklaşık 12 MP’de fotoğraflar çekiyor. Çekilen fotoğraflar genellikle oldukça güzel görünüyor; bolca ayrıntı içeriyor, düşük gren ve küçük keskinleştirme detayları var. Renkler de oldukça tatmin edici. Dinamik aralık iyi, ancak elbette daha iyi de olabilirdi.

108MP fotoğraflar çekmek için arayüzdeki 108MP modunu açmanız gerekiyor. Burada dosya boyutu tabii ki büyüyecek, ancak sonuçlarda, özellikle ayrıntılara baktığınızda fark edilir bir artış göreceksiniz. Sonuçlar gayet tatmin edici.

Spark 20 Pro+’da ultra geniş kamera bulunmuyor, ancak 2MP makro kamera var. Bu kamera çöözünürlüğüne rağmen şaşırtıcı derecede kullanışlı yakın çekimler yakalayabiliyor. Yeterince ayrıntı var ve renkler güzel ve canlı şekilde çıkıyor.

Peki, SPARK 20 Pro+, selfie çekmek isteyenlere ne sunuyor? Telefonun ön kamerası, 32 MP boyutunda. Bu kamera da genel olarak iyi sonuçlar elde ediyor. Detaylara geldiğimizde ise cilt tonunu sanki doğru yakalayamıyor gibi geldi bize, ancak sonuçlara bir de siz bakın, takdir sizlerin.

Video tarafına geldiğimizde ise, ana kameranın oldukça sağlam QHD videolar çekebildiğini söyleyelim. Videolarda ayrıntı seviyesi iyi, renkler güzel görünüyor. Elbette dinamik aralık ve kontrast daha iyi olabilirdi. Hem ön hem arka kamerayla 2K çözünürlüğünde 30fps video kaydı yapabiliyor telefon. Fakat OIS desteği olmadını söyleyelim.

TECNO SPARK 20 Pro+’ın Performansı Nasıl?

Evet, SPARK 20 Pro+’ın performansını çok merak ettiğinizi tahmin ediyoruz. Markanın bu kadar özenerek tasarladığı ve Pro+ olarak da isimlendirdiği bir telefon, performans konusunda kullanıcılara ne sunuyor, şimdi hep beraber öğrenelim.

SPARK 20 Pro+, Android 14 işletim sistemiyle geliyor. Önce bunu söyleyelim. Yani gayet güncel bir telefon var elimizde. İşlemci olarak MediaTek Helio G99 Ultimate kullanılmış. 8 çekirdekli yapıda tasarlanan bu işlemci 2.2 GHz hıza çıkabilirken, günlük kullanımda, sesli veya görsel uygulamalarda ya da oyunlarda sorunsuz ve kararlı bir performans sergiliyor. Ayrıca telefona Mali-G57 MC2 entegre grafik işlemcisini de sağlıyor.

Ancak hepsi bu kadar değil. Telefonda çok güzel bir özellik var ve bu yönüyle ayrıca beğendik. Telefonda yazılım seviyesinde bir hızlandırma yeteneği bulunuyor. Aurora Engine 2.0 adı verilen yapay zeka destekli bu doping, oyunların açılış hızını yüzde 85’e, popüler uygulamaların açılış hızını ise yüzde 95’e değin artırabiliyor. En azından iddia bu yönde. İkinci bir optimizasyon ise Darwin Engine 2.0 ile geliyor. Bu yapay zeka optimizasyon motoru da oyunların kare hızlarını 8 kat artırıyor. Yine Darwin, oyun oynarken telefonun en az 4°C daha düşük ısıyla çalışmasını sağlıyor. Daha düşük ısı ise işlemcinin ve RAM’lerin daha efektif işlem yapmasına destek oluyor.

Tabii bunlar laboratuvar koşullarında ölçülmüş. Ancak biz genel kullanımda gerçekten telefonun fazlasıyla hızlı ve akıcı olduğunu gördüğümüzü söyleyebiliriz. Genel kullanımda zaten kullandığımız uygulamalarda fazlasıyla rahat çalıştığını gördüğümüz telefon, oyunlarda da fazlasıyla iyi bir performans üretiyor. Özellikle PUBG performansını fazlasıyla beğendik. HD çözünürlükte ve yüksek grafik ayarlarında akıcı bir oyun deneyimi sağlıyor. Ayrıca oyun optimizasyonunu yapabilmeniz için oyun ekranındayken bir oyun içi aracıyla performansı da belirleyebiliyorsunuz.

Buna ek olarak telefonun 8 GB RAM’i ve 8 GB’da genişletişmiş RAM desteği bulunuyor. Yani 8GB fiziksel RAM’ine, 8 GB daha sanal RAM takviyesinde bulunabiliyorsunuz. Bunu da yine ayarlardan halledebilirsiniz.

Depolama alanı ise 256 GB yer sağlıyor. Ancak dediğimiz gibi microSD kart desteği yok. 256 GB oldukça geniş bir alan elbette, yalnız yine de tüm arşivini cebinde taşımak isteyenlerin, bunun için bulut depolama çözümlerine başvurması gerekebilir.

Bu arada son olarak NFC özelliğinin de telefonda bulunduğu söyleyelim. Bu sayede kasa önünde temassız ödeme aracı olarak kullanabilirsiniz ya da en basitinden İstanbulKart’ınıza telefonunuzdan kolayca para yükleyebilirsiniz.

TECNO SPARK 20 Pro+’ın Şarjı Nasıl, Ne Kadar Dayanıyor?

Peki, telefonun pili ne kadar dayanıyor? SPARK 20 Pro+, artık telefon piyasasında standart haline gelen 5000 mAh pil kapasitesine sahip. Bugünün telefonları için donanım özelliklerini ve uygulama kullanım yoğunluklarını düşünecek olursak, yüksek kapa
siteli olarak adlandırdığımız 5000 mAh piller, lüks değil ihtiyaç haline dönüştü diyebiliriz. Bu pil kapasitesiyle normal kullanımda telefonu yaklaşık 2 gün boyunca şarj etmeden kullanabiliyorsunuz. Aktif kullanım noktasında iyi bir eşlikçi. Özellikle web dolaşımı ve video izleme deneyiminde pil tüketimini idareli yapıyor ve 12 – 13 saat boyunca dayanabiliyor. Yalnız oyun optimizasyonu konusunda eli biraz açık. 6 saat civarında bir pil performansı sunuyor.

Şarj konusunda ise 30 dakika içinde yüzde 50’yi rahatlıkla dolduruyor. Tam kapasiteye ise 70 dakika dolaylarında ulaşıyor. Yani gayet hızlı şarj olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç

Evet, geldik sonuca. SPARK 20 Pro+, başta da söylediğimiz gibi uygun fiyatına karşın şaşırtıcı yeteneklere sahip bir telefon olmuş. Çift kavisli ekran tasarımıyla Premium bir telefon görünümü sunan cihaz, performansı, performans iyileştirmeleri, kameraları, ekranı, pil ömrü ve hatta stereo hoparlörleriyle orta segmentte amiral gemisi izleri taşıyor. Genel kalite açısından çok sağlam bulduk doğrusu. Bu anlamda 15 bin TL’lik fiyat etiketini de göz önüne aldığımızda, kolaylıkla önerebileceğimiz bir telefon oluyor.

Not: Bu incelemedeki ürün Tecno Mobile Türkiye tarafından tedarik edilmiştir.

Apple’ın bir sonraki nesil kulaklıkları, yeni sensörlerle gelecek

Apple, geçtiğimiz gün düzenlediği “It’s Glowtime” etkinliğinde, yeni ürünlerini tanıtırken, iOS 18 RC güncellemesini de yayınladı.

iOS 18 RC güncellemesinde bulunan bazı ipuçları, Apple’ın kablosuz kulaklıklarında sağlık sensörlerini test ettiğini gösteriyor. Keşfedilen kodlar, Apple’ın gelecek yıl sağlık sensörlerine sahip yeni nesil bir AirPods Pro piyasaya sürebileceğine dair ipucu veren önceki bir sızıntıyı da doğruluyor.

9To5Mac’in bildirdiğine göre Apple, en son iOS 18 RC güncellemesindeki kodlarla doğrulanan bir dizi sağlık özelliği üzerinde çalışıyor. En son beta sürümünde, kalp atış hızı sensörüyle ilgili bir kod bulunuyor ve “Antrenmanlar sırasında kalp atış hızınızı takip etmek ve Apple Health’e göndermek için her iki kulaklığı da takın. Bluetooth ayarlarında yönetin” talimatları yer alıyor.

Dikkat çekici bir şekilde bu satır, AirPods ve Beats gibi Apple kablosuz kulaklıklarınızı ayarlamanıza olanak tanıyan sistem bileşeninin bir parçası olarak görülüyor. Söylentilere göre, 2025’te piyasaya sürülecek yeni nesil AirPods, sağlık sensörlerine sahip tek kulaklık olmayacak. Apple’ın yeni nesil Powerbeats Pro’ya da sağlık sensörleri eklemeyi planladığı söyleniyor.